Glutatyon, vücudumuzda doğal olarak bulunan bir antioksidandır. Antioksidanlar, hücrelerimizde oluşan serbest radikallerle savaşarak oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olurlar. Oksidatif stres, hücre hasarına ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilen serbest radikallerin birikmesi durumudur.

Glutatyon, hücrelerin oksidatif strese karşı savunmasında önemli bir rol oynar. Bağışıklık sistemi, karaciğer fonksiyonu, hücre büyümesi ve onarımı gibi birçok biyolojik süreçte aktiftir. Bununla birlikte, bazı sağlık sorunları, yaşlanma süreci ve çevresel faktörler glutatyon seviyelerini azaltabilir.

Glutatyon tedavisi, vücuttaki glutatyon seviyelerini artırmak amacıyla kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi genellikle oral olarak alınan glutatyon takviyeleri, intravenöz (IV) glutatyon infüzyonları veya glutatyon prekürsörlerini içeren diyet takviyeleri şeklinde gerçekleştirilebilir.

Glutatyon Tedavisi Nasıl Yapılır?

Glutatyon tedavisi, farklı yöntemlerle uygulanabilir. İşte yaygın olarak kullanılan üç ana yöntem:

Oral Glutatyon Takviyeleri: Bu yöntemde, glutatyon takviyeleri ağız yoluyla alınır. Ancak, glutatyonun sindirim sistemi tarafından emilimi sınırlı olduğu için bu takviyelerin etkinliği tartışmalıdır. Bazı takviyeler, glutatyonu korumak ve emilimini artırmak için bağlayıcı ajanlar veya liposomlar içerebilir. Ancak, her bireyin sindirim sistemi farklı çalışabilir, bu yüzden oral takviyelerin herkes için aynı etkiyi sağlamayabileceği unutulmamalıdır.

IV (Intravenöz) Glutatyon Infüzyonu: Bu yöntemde, glutatyon doğrudan damar yoluyla vücuda verilir. IV infüzyonlar, glutatyonun daha yüksek konsantrasyonlarda vücuda ulaşmasını sağlar, çünkü sindirim sistemi atlanır. Bu yöntem genellikle bir sağlık uzmanı tarafından klinik ortamda uygulanır. IV glutatyon infüzyonlarının süresi ve dozu, bireysel ihtiyaçlara ve sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir.

Glutatyon Prekürsörleri: Glutatyon prekürsörleri, vücutta glutatyon üretimini artırmaya yardımcı olan besin veya takviye maddeleridir. Örneğin, N-asetil-L-sistein (NAC), glutatyonun ana yapı taşlarından biridir ve vücutta glutatyon sentezini artırabilir. Diğer glutatyon prekürsörleri arasında alfa-lipoik asit, selenyum ve L-glutamin bulunur. Bu prekürsörler, glutatyon üretimini artırmak ve vücuttaki glutatyon seviyelerini yükseltmek amacıyla kullanılabilir. Ancak, bu prekürsörlerin etkinliği ve dozajı, bireysel ihtiyaçlara ve sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir.

Glutatyon Tedavisi Kimler İçin Uygundur?

Glutatyon tedavisi, bazı sağlık sorunları olan bireyler için düşünülebilir. Ancak, herkes için uygun olmayabilir ve öncelikle bir sağlık uzmanıyla danışılması önerilir. İşte glutatyon tedavisinin düşünülebileceği durumlar:

Karaciğer Sorunları: Karaciğer, glutatyonu üreten ve depolayan önemli bir organdır. Karaciğer hastalıkları veya karaciğer fonksiyonlarında bozulma olan kişilerde, glutatyon tedavisi düşünülebilir.

Oksidatif Stresin Yüksek Olduğu Durumlar: Oksidatif stres, serbest radikallerin birikimi sonucu hücre hasarına neden olabilen durumdur. Kronik hastalıklar, romatoid artrit, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı ve kanser gibi durumlar oksidatif stresin arttığı durumlar arasındadır. Glutatyon tedavisi, bu durumlarda oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olabilir.

Bağışıklık Sistemi Desteklenmesi: Glutatyon, bağışıklık sistemi fonksiyonlarında da önemli bir rol oynar. Bağışıklık sistemi zayıf olan veya desteklenmeye ihtiyaç duyan kişilerde glutatyon tedavisi düşünülebilir.

Anti-aging Amaçlı: Yaşlanma süreciyle birlikte glutatyon seviyeleri azalabilir. Glutatyon tedavisi, yaşlanma belirtilerini azaltmaya ve yaşlanma sürecini yavaşlatmaya yardımcı olabileceği düşünülen anti-aging amaçlı kullanılabilir.

Glutatyon tedavisi için uygun adayların belirlenmesi ve tedavi planının oluşturulması için bir sağlık uzmanı veya fonksiyonel tıp uzmanıyla görüşmek önemlidir. Sağlık geçmişinizin ve mevcut durumunuzun değerlendirilmesiyle birlikte, size en uygun tedavi seçeneği belirlenebilir.

Glutatyon Tedavisi Sonrası Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Glutatyon tedavisi sonrasında dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. İşte glutatyon tedavisi sonrasında dikkat etmeniz gereken bazı önemli hususlar:

Uzman Takibi: Glutatyon tedavisini bir sağlık uzmanının yönetimi altında gerçekleştirilmelidir. Uzman, tedavinin etkinliğini değerlendirecek ve size uygun dozajı ve süreyi belirleyecektir. Düzenli takip ve kontrol randevularına uymanız önemlidir.

İlaç Etkileşimleri: Glutatyon tedavisi, bazı ilaçlarla etkileşime girebilir. Tedaviye başlamadan önce kullandığınız ilaçları ve takviyeleri doktorunuzla paylaşmalısınız. Uzmanınız, olası ilaç etkileşimlerini değerlendirerek uygun tedavi planını belirleyecektir.

Yan Etkileri İzleme: Glutatyon tedavisi nadiren yan etkilere neden olur, ancak bazı kişilerde hassasiyet veya alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Tedavi sırasında herhangi bir olumsuz etki veya alerjik reaksiyon fark ederseniz, derhal sağlık uzmanınıza başvurmanız önemlidir.

Sağlıklı Yaşam Tarzı: Glutatyon tedavisi, sağlıklı bir yaşam tarzıyla desteklenmelidir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve stresten uzak durmak, glutatyon tedavisinin etkinliğini artırabilir.

Su Tüketimi: Glutatyon tedavisi, vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olabilir. Bu süreçte yeterli su tüketmek önemlidir. Bol su içmek, böbrekleri ve idrar yollarını destekleyerek toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır.

Beslenme ve Takviyeler: Glutatyon seviyelerini desteklemek için sağlıklı bir beslenme düzeni izlemek ve glutatyonu artırıcı besinleri tüketmek önemlidir. Ayrıca, doktorunuzun önerdiği glutatyon prekürsörleri veya takviyeleri düzenli olarak kullanmanız gerekebilir.

Glutatyon tedavisi sonrasında dikkat etmeniz gerekenler, kişinin durumuna ve tedavi planına bağlı olarak değişebilir. Tedavi süreci boyunca sağlık uzmanınızın önerilerine uymanız ve herhangi bir sorun veya yan etki ortaya çıktığında ona başvurmanız önemlidir.

Ozon tedavisi ile vücuda herhangi bir ilaç verilmez. Vücudun antioksidan ve antiinflamatuar dediğimiz sistemleri aktiflenir. Bu sayede vücut hastalıkla daha kolay baş edebilir hale gelir. Damarlarla ilgili dolaşım bozuklukları giderilir; dokuların daha iyi oksijenlenmesi sağlanır. Minör otohemoterapi dediğimiz yöntem ile immun sistemin daha düzgün çalıştığına dair (immunomodulasyon) bilimsel veriler vardır. Bizim bu zamana kadar takip ettiğimiz romatizma hastalarının büyük bölümü ozon tedavisi ile ağrılarının azaldığını, uyku kalitelerinin arttığını ve kullandıkları ilaçları azalttıklarını ifade etmişlerdir. Ozon tedavisi hiçbir romatizmal ilacın kesilmesini gerektirmez, ilaç etkileşimi yoktur. Bilinen zararlı veya yan etkisi bulunmamaktadır.

Ozon terapi bağışıklık sistemini düzenleyen bir tedavidir. Bağışıklık sistemini dengelediği için romatizmadaki aşırı bağışıklık sistemi reaksiyonunu normale getirmeye yardımcı olur. Ozon tedavisinin başka bir özelliği de tüm vücuttaki kan dolaşımını, dolayısıyla da oksijen seviyesini yükseltmesidir. Böylece romatizmanın eklemlerde yol açtığı hasarı da tamir eder.

Ozon tedavisinin bir başka yararı romatizmal hastalıklarda sıklıkla görülen duygu-durum bozuklukları, yılgınlık, depresyon, müzmin yorgunluk gibi şikâyetlere karşı ortaya çıkar. Pek çok romatizmal ilacın güçlü yan etkileri vardır. Bu yan etkilerden dolayı çoğunlukla böbrek ve karaciğerde etkilenme olur. Uzun süreli ve çok sayıda ilaç kullanan hastalarda ortaya çıkan böbrek ve karaciğer hasarına karşı ozon tedavisi koruyucu etkiler gösterir.

Daha detaylı bilgi almak ve uzman doktorlarımızla görüşmek için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz.

Ozon ile yapılan bel-boyun fıtığı tedavilerinde mükemmel sonuçlar elde edilmektedir. Hasta narkoz almamakta işlem 5 dakika gibi çok kısa bir sürede gerçekleşmekte ve işlemden sonra hasta hemen evine yürüyerek gidebilmektedir. İşlemden hemen sonra fıtık ağrısı hemen geçmeyebilir birkaç gün beklemek gerekir.

Ozon mikro diskektomi için ameliyathane koşulları gerekmektedir ve kısmen daha invaziv bir yöntemdir. Lokal ozon uygulaması ile de muayenehane koşullarında çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Ozonun sistemik ve lokal uygulaması ile diskte kanlanma artışı sağlanır ve ödemin geçmesi ile de disk kısmen küçülerek sinire yaptığı bası ortadan kalkar ve klinik iyileşme sağlanır. Fıtıklarda lokal ozon ve sistemik ozon uygulamasında çoklu seanslar gerekebilmektedir.

Bel ve boyun fıtıklarında , diskte kopma yok ise ve kesin ameliyat endikasyonu belirtilmemiş ise , ilaç ve fizik tedavi ile sonuç alınamayan durumlarda dahi ozon tedavisi ve kuru iğneleme tedavisi kombinasyonu ile mükemmel sonuçlar alınabilmektedir. Ozon tedavisi ,ameliyat öncesi fıtıklarda mutlaka denenmesi gereken , tecrübeli ellerde çok faydalı hem de zararsız bir yöntemdir.

Daha detaylı bilgi almak ve uzman doktorlarımızla görüşmek için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz. MR filmlerinizin raporlarını göndererek yorum alabilirsiniz.

Depresyon yapısının bilişsel olarak yeniden yapılandırılması yaklaşımında ise depresyona neden olan problemlerin kaynağına inerek olayın algılanma biçiminin değiştirilmesine yönelik telkinler verilmesi söz konusudur.

Beyin ağırlık olarak vücudumuzda çok az bir yer oluşturmasına rağmen vücudumuza giren oksijenin dörtte birini kullanır. Beynimiz çok fazla oksijene ihtiyaç duyar ve bazı koşullardan dolayı vücuda oksijen alımı az olduğu zamanlarda fonksiyonları azalır. Depresyon gibi ruhsal bozukluklardan bu nedenle daha çok etkileniriz. Bu yüzden ozon tedavi sayesinde vücudumuza ve beynimize yeterince oksijen gideceği için fonksiyonlarını daha rahat yerine getirebilir. Endişe hali ortadan kalkar, konsantrasyon ve dikkat artar, hafıza güçlenir, uykusuzluk düzelir, beyin hücreleri daha sağlıklı hale gelir. Ayrıca depresyon gibi hastalıklara karşı savunmamız, direncimiz artar.

Ozon tedavisi ile beynimize bol bir şekilde gelen oksijen ile beyin hücrelerimizin metabolizması artar, hücreler canlanır ve tazelenir. Sonuçta ozon-oksijen etkisi ile beynimizin yönettiği ya da beynimizde olup biten olaylarda düzelmeler olur. Ozon tedavisi, kişiye kendini iyi hissetme hali verirken, kişinin bedenen ve zihnen enerjik hissetmesine neden olur.

Ozon tedavisi ardından strese yanıt tamamen normalleşirken, öğrenme, konsantrasyon, dikkat gibi beynimizin en önemli fonksiyonları hat safhada düzelir, endişe hali ortadan kalkar, hafıza güçlenir, hormon bozukluğuna bağlı gelişmiş ritim bozuklukları varsa normale döner, uykusuzluk düzelir, sabahları hastalar kendilerini daha zinde hissederler. Ozon tedavisi ile beyin hücrelerinin sağlıklı hale gelmesi sonucu beynin tüm faaliyetleri de sağlıklı hale gelir. Ozon tedavisinden sonra bağışıklık sistemimizde güçlenir, varsa iktidarsızlık ya da kronik yorgunluk yakınmaları ortadan kalkar, depresyon ve panik ataklar geriler.

Tıpta pek çok alanda kullanılan ozon tedavisi depresyon hastalıklarında da oldukça iyi sonuçlar vermektedir. Bazen ilaçlarla birlikte de kullanılabilir. Kullanılan ilaçların kullanılmasına gerek kalmaz veya dozu azaltılır.

Daha detaylı bilgi almak için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz.

Kronik yorgunluk sendromunu yaklaşık % 70 oranında kadınları ve özellikle 30-50 yaş grubunu etkiliyor. Özellikle eğitimli, gelir seviyesi yüksek, çalışan kesimde ve daha sık görülüyor. Kronik yorgunluk sendromu, nedeni ve başlangıç tarihi tam olarak bilinmeyen ancak çok da uzun süreli olmayan bir yorgunluğun, en az 6 ay veya daha uzun bir süre devam etmesiyle ortaya çıkan bir durum olarak tanımlanmaktadır.

Vitamin ve mineral destekleri, antidepresan ilaçlar, ağrı kesiciler bu hastaların en çok kullandıkları ilaçlardan bazılarıdır. Bazı hastalar bu ve benzeri tedavilerden fayda görmekle birlikte hastalıkları genellikle tam olarak şifa bulamamakta ve şikâyetleri devam etmektedir. Bu nedenlerle hastaların tedavi arayışları devam etmektedir. Modern tıp insan vücudunu sadece “ölçebildiği veya görebildiği” kadar kabul ettiği için, bu tür hastalıkların çözümü konusunda kısıtlanmış durumdadır.

Hiçbir organik rahatsızlık veya hastalıkla ilişkilendirilemeyen kronik yorgunluk sendromunda özellikle kalınbağırsak, karaciğer ve beynin koordineli çalışamaması önemli bir yer tutmaktadır. Kronik yorgunluk sendromunda ozon uygulamaları ile kan dolaşımının desteklenmesi, organların oksijen ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması, beyin kan akımının artması büyük avantajlar sağlar. Ozon tedavisi alan hastaların çoğunlukla ifade ettikleri “genel iyilik hali” bir çeşit “fizyolojik doping” tir ve bu etkiden en çok kronik yorgunluğu olan bireyler faydalanırlar.

Ozon terapisinin bilimsel olarak kanıtlamış olan, fiziksel sorunlarımıza en temelden getirdiği çözümler sonucunda burada belirtilen tüm bu olumlu gelişmelerin bizzat ozon terapisinden faydalanan kişiler tarafından ifade edilen, ilk bir kaç seanstan sonra dahi görebileceğiniz olumlu ve pratik etkilerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

• Zihinsel ve fiziksel, güç ve performansınızda önemli derecede artış.
• Uyku ihtiyacınızın azalması ve uyku kalitenizin artması.
• Bağışıklık sisteminin güçlenmesi sonrasında, yaygın mevsimsel hastalıklara karşı direncinizin artması.
• Vücudunuzda, özellikle kas ve eklemlerde, bel ve boyun gibi bölgelerde görülen ağrı, sertlik, uyuşukluk, karıncalanma gibi sizi gün içinde etkileyen, fiziksel aktivitenizi kısıtlayan ve hastalık psikolojisine sokan şikayetlerin ortadan kalkması.
• Artan fiziksel direnciniz sonrasında, özgüveninizin yerine gelmesi ve beraberinde getirdiği psikolojik rahatlama.

Daha detaylı bilgi almak ve uzman doktorlarımızla görüşmek için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz.

Örnek olarak; Egzemalı çocukların %20 sinde 3 yaşına kadar gelişecek olan çocukluk dönem allerjisinin % 80’e yakını allerjik bir yaşam sürmektedir.

Alerjilere ana etkili nörotransmitter İgE dediğimiz bir antikordur. İgE’nin kanda artışı bize alerji yönünden bilgi vermekte ve yol göstermektedir. Ana hücre ise Mast hücresidir. Alerjik maddeyle karşılaşıldığı anda Mast Hücresine iletilir ve Mast hücresinden histamin salınır. Histamin kaşıntı, hapşırma, yanma, yüzde dilde göz altlarında şişme gibi birçok fizyolojik sonuç ortaya çıkarır.

Çevremizde sıkça karşılaştığımız alerjik hastalıklar bulunmaktadır. Rinit, Konjuktivit , Dermatit, Astım ve aşırı uyarlılık reaksiyonları en fazla görülen alerjik durumlardır.

Teşhiste klinik muayene, deri testi, prick testi, ve en son olarak spesifik İgE ölçümü yapılabilinir.

Alerjileri klinik bilgilerime dayanarak şahsen 3’e ayırmaktayım.

1-) Akut Alerjiler: Bu durum anında şişme , yanma , kaşıntı oluşması durumudur. Saatler içinde gerçekleşip biter.

2-) Yarı Gecikmiş Alerjiler: 24 saatten sonra açığa çıkan ve egzema, aft, güneş alerjisi gibi durumları kapsamakta. Bu yarı gecikmiş alerji tanımına genelde süt, domates, patates gibi besinlerde neden olmakla beraber tanısı İgE ile değil İgG ile konulmakta.

3-) Gecikmiş Tip Alerjiler: 3 günden sonra hatta yıllarca sonra görülebilinir. Klinik bulgular çeşitlidir ve sıklıkla kadın nüfusta daha sık görülmektedir. Bu kişilerde Agızda AFT , Uyku problemleri ve Kabızlık ortak problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca kötü kokulu gaz çıkarma genel şikayetleridir. Birçoğunun bağırsak florası bozuktur. Bu hastaları değerlendirirken birçok parametreyi sorgularız.

Risk faktörü olarak Sezaryen doğum, yetersiz ve kısa emzirilme, genetik yatkınlık, proteinlere erken başlanılması, ilaçlar (Kortizon, NSAİ, Antibiyotikler), Hormon ilaçları, Alkol sayılabilir.

Labaratuvar olarak tanısı ancak gıda intoleransı + LTT (lenfosit transformasyon testi) ile konulabilinir.

Genelde böyle hastalarda nedeni bulunamayan infertilite (kısırlık) görülebilmektedir. Vücutları genelde piramit şeklinde basenler genis üst ekstremite incedir. Salar güçsüz ve hipotansiyon( Düşük tansiyon) bulunmaktadır.

Bu hastalarda özellikle yapılması gereken ilk tedavi alerjiye neden olan durumu bulmak ve diyetinden ortamından uzaklaştırmaktır. Bunun için gerekli testlere yönlendirmek ve hastaya buna göre bir besin planlaması yapmaktır.

Bu noktadan sonra ozon ve kulak akupunkturu ile doğal kortizol yayılımını sağlayıp, akut histaminik desarjı baskılamak ana amacımızdır. Burda seans sayısı belirsizdir. Hastaya göre seans sayısı belirlenir. Hasta kendini rahat hissettiği zaman ara verilip ayda bir booster olarak planlanıp yapılabilinir. Daha detaylı bilgi almak ve uzman doktorlarımızla görüşmek için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz.

Şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları gibi kan dolaşım bozuklukları, sigara ve alkol kullanımı, nörolojik hastalıklar, karaciğer böbrek hastalıkları gibi kronik hastalıklar ve yaşlılık sonucu oluşan cinsel fonksiyon bozukluklarında ozon tedavisi çok etkili olmaktadır. Diğer tedavi yöntemleriyle beraber kullanılabileceği gibi tek başına da kullanılabilir.

Ozon tedavisi, klasik olarak tüm hastalıklarda olduğu gibi, cinsel fonksiyon bozukluklarında da kanlanmayı ve oksijenlenmeyi arttırarak problemlerin azalmasına yardımcıdır. Cinsel fonksiyon bozukluklarında altta yatan sebeplere bakıldığında görülecektir ki, ozon tedavisi tüm bu hastalıklarda etkilidir. Dolayısıyla ozon tedavisi, altta yatan hastalığı da tedavi ederek cinsel fonksiyon bozukluklarının azaltılmasına yardımcı olur. Libido artışına sebep olarak cinsel isteği kamçılar.

Daha detaylı bilgi almak ve uzman doktorlarımızla görüşmek için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz.

Fibromiyalji kasları ve kasların eklemle birleştiği yumuşak dokuları tutan bir tür romatizmadır. Eski çağlardan beri bilinen bir hastalıktır. Daha çok orta yaş kadınlarda görülür. Yaklaşık 1 erkeğe karşılık 7-8 kadında görülmekte, tüm romatizmal teşhislerin %25’ini fibromiyalji oluşturmaktadır. En yaygın belirtisi omuz, boyun, sırt ağrısıdır. Yanma, hassasiyet, karıncalanma, üşüme ya da kemirici ağrı gibi değişik şekillerde tarif edilen ağrılarda görülür.

Fibromiyaljili hastaların kaslarında çok küçük odaklar halinde kanlanması bozulmuş ve oksijen düzeyi azalmış (hipoksik) bölgelerin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu bölgelerde zaman içerisinde iltihapsız yangı (non-enfeksiyöz inflamasyon) gelişir. Hastalar ağrı kesicilerden daha ziyade bu bölgelerdeki dolaşım bozukluğunun düzeltilmesinden fayda görürler. Ozon tedavisi hem bu bölgelerin kanlanmasını düzenler hem de kırmızı kan hücrelerinin bu bölgelere daha çok oksijen bırakmasına neden olur. Oksijensizlik ve kanlanamama sorunu çözüldüğünde asıl ağrıya neden olan iltihapsız yangı da ortadan kalkar ve hastaların ağrı kesici, anti-inflamatuar ilaç kullanma sıklığı neredeyse sıfıra yaklaşır.

Ozon tedavisi rahatlama sağlar. Her zaman yorgun olduklarını ifade eden hastalar, özellikle ozon tedavisi ardından kendilerini doping almış gibi daha enerjik ve daha dinamik hissederler. Major tedavi dediğimiz damardan verilen tedavi hastaların ağrılarını sistemik olarak azaltırken, hassas kas noktaları içine yapılan ozon enjeksiyonu o bölgenin kanlanmasını artırır, kas spazmları açılır, hareket kısıtlılıkları düzelmeye başlar.

Ozon tedavisi, kas ve eklemlerde, bel ve boyun gibi bölgelerde görülen ağrı, sertlik, uyuşukluk, karıncalanma gibi fiziksel aktiviteyi kısıtlayan ve hastalık psikolojisine sokan şikayetleri ortadan kaldırır, dokular daha çok oksijenleneceği için doku iyileşmesi iyice artar, dokularda ve kanda detoks etkisi ile hastalar kendilerini iyi hissederler.

Daha detaylı bilgi almak ve uzman doktorlarımızla görüşmek için +90 555 554 54 00 numaralı telefonu arayabilir veya aynı numaradan whatsapp dan yazabilirsiniz.